GELENEKSEL 5. DADALOĞLU ŞİİR YARIŞMASI SONUÇLANDI TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ KAYSERİ ŞUBESİ ÜYESİ ŞAİR-YAZAR İBRAHİM ŞAHİN 3.’LÜK ÖDÜLÜNE HAK KAZANDI
Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin bu yıl düzenlediği ve ülke genelinden binlerce şair ile yoğun bir katılımın olduğu 5’inci Dadaloğlu Şiir Yarışması’nın sonuçları belli oldu. Jüri üyelerinin titiz değerlendirmesi sonucunda dereceye giren 6 şiir belirlendi.
Haber Tarihi: 11 Aralık 2022
Kayseri
Büyükşehir Belediyesi’nin bu yıl düzenlediği ve ülke genelinden binlerce şair
ile yoğun bir katılımın olduğu 5’inci Dadaloğlu Şiir Yarışması’nın sonuçları
belli oldu. Jüri üyelerinin titiz değerlendirmesi sonucunda dereceye giren 6
şiir belirlendi.
5’inci
Dadaloğlu Şiir Yarışması’nda birinci, ikinci ve üçüncü ile 3 adet mansiyon
derecesini, Kayseri Büyükşehir
Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Serdar Öztürk, Kültür ve Sosyal İşler
Daire Başkanı Salih Öz Göncü’nün de yer aldığı seçici kurul belirledi.
Seçici kurulda
ülkemizin yetiştirdiği ve her biri alanında çok saygın bir yere sahip olan
seçkin edebiyatçılarımızdan Prof. Dr. Mehmet Narlı, Prof. Dr. Nurullah Genç,
Prof. Dr. Ömür Ceylan, Ali Günvar, Ali Ural, Hayati İnanç ile Vedat Ali Tok ve
Yavuz Bülent Bakiler ’de yer aldı.
Jüri
tarafından yapılan değerlendirme neticesinde;
Birincilik derecesini, ‘Yüzün Gurbetin Göğüdür’ adlı
şiiri ile Şanlıurfa’dan Ramazan Aşar elde etti.
İkincilik derecesini ‘Diyar-ı Gurbetteyim’ adlı
şiiri ile Aydın’dan katılan Saltuk Buğra Bıçak alırken,
ÜÇÜNCÜLÜK
DERECESİNİ İSE DUMANSIZ YANGIN’ ADLI ŞİİRİ İLE KAYSERİ’DEN KATILAN İBRAHİM
ŞAHİN KAZANDI.
MANSİYON
ÖDÜLÜNE HAK KAZANAN DİĞER 3 DERECE İSE ŞU ŞEKİLDE OLUŞTU:
Dördüncü ‘Gurbet’ adlı şiiri Bursa’dan katılan Selami Yıldırım,
Beşinci ‘Sor Beni’ adlı şiiri ile Malatya’dan katılan Yunus Laçin,
Altıncı ‘Pranga’ adlı şiiri ile Ankara’dan katılan Birsen Bağcı olmuştur.
3. Olan şiir
DUMANSIZ YANGIN
Mülteci bir kalp ile el pençeyim kapında
Ne bir ses seda gelir ne de bir ışık sızar;
Ruh gurbeti içinde her
ânım bir heyelan
Çölde susuz gibiyim,
yangında kuru bir dal
Sel önünde enkazım,
çakal ağzında ceylan
Beni bu keşmekeşin
pençesinden çekip al
Al ki avuçlarına,
alnımdaki bu ateş
Helâk edecek beni
kâbusun kucağında
Hücrelerimde
özlem, dipsiz mağmalara eş
Dumansız bir yangınım
keşke’ler ocağında
Ruhum bir mengenede
“gel” muştusunu bekler
Kaç asır sürer söyle
hüküm giydiğim hasret
Ucu yanık mektuptur
kapındaki dilekler
Dinmeyen figanlarım
işler gönlüne elbet
Maziye dair sesler
uğuldarken eflak ta
Yüreğim hayallerle
demlenmiş umut solur
Yağmalanmış bir ava
dönmeden bu avlakta
Beni bu cendereden azâd
eyle ne olur
Azâd et ki güneşle ben
batarım her akşam
Her gece boğazımı sıkan
albastı sanki
Taşınırım sabaha
hicranla sırılsıklam
Sensizlikte mum gibi eriyorum inan ki
Nice yalvarsam reva
nice çırpınsam haktır
Ruh dünyamı tarife
kelamım âciz kalır
Beni böyle Mecnun’a
dönüştüren firaktır
Söyle nasıl eylesem
mesafeler azalır
Ne hasta ne sayrıyım ne
de senden gayrıyım
Tarifi mümkün değil
düşürdüğün bu hâlin
Bir garip ferman ile
ikliminden ayrıyım
İzini sürüyorum vuslat
denen muhalin
Yasak ağaçtan düşmüş
bir ananın kuzusu
Sürgüne hüküm giymiş
babanın evladıyım
Emzirir inancımı sonsuz
visal arzusu
İftirâk çöllerinde bir
meczûb feryadıyım
Aşım acı ve tuzsuz,
sularım mayhoş şimdi
Sırtımdaki bu kambur
çatırdatır belimi
Aklım karmakarışık,
yüreğim bir hoş şimdi
Müjde bekliyor gibi
beklerim ecelimi
Her nereye yaslansam
soluduğum gurbettir
Menziller hep eğreti, hânumanlar eğreti
Nefesler güneşte kar,
rûhun payı fetrettir
Ömür ânın peşinde,
âşiyânlar eğreti
Söyler misin, yâd eller
tutkun’una revâ mı
Revâ mıdır bir ömür
yüzünden mahrum kalmak
Cana layık gördüğün
yalnız düş ve hülyâ mı
Yapayalnız, bîçâre,
umut ufkuna dalmak
Sitemkârım diyerek
kırmazsın kalemimi
Bilirim merhametin
adaletinden yüce
Duyarsın inancıyla
dinmeyen elemimi
Dalarak maveraya iç
çekerim her gece
Yûsuf’a zından neyse ve
Züleyhâ’ya saray
Sürgününe dünyâ o, odur
nefes ve hayat
Kıvranır hücrelerim
doğsa diye dolunay
Bahtımdan karabulut
çekilip gitmez heyhât
Doldur ihsân tasını
içeyim yudum yudum
Çaresizlik çiledir
âşığın yüreğine
Kerem eyle çağır da
tükenmeden umudum
Vâsıl olsun meftûnun
gönlünün ereğine
Her nefesim bir niyâz
teveccüh umar Sen’den
Lütfeyle de gönensin
muhabbetin mâbedi
Cevr-ü cefâ etsen de tutkun’un olan bende’n
Kapının eşiğinde
dilencindir ebedi
Mübtelâ-i mâşukum, ipe
çeksen uslanmam
Baldıran versen bile
şifadır der içerim
Düşürsen gözlerinden
gayrısına yaslanmam
Hayat sendedir diye
infâzını seçerim
Demle serâb’ın sâki,
bakma yüzüme öyle,
Kaybetmişim vahâyı kem
kaderin izinde
Ne konulur kadehe bu
meyhanede söyle
Sükût kol geziyorken
dilbâz’ının sözünde
Mülteci bir kalp ile kalakaldım kapında
Ne bir ses seda gelir, ne de bir ışık sızar!…
İbrahim Şahin